20 Ekim 2010 Çarşamba

Azizden Ne Farkın Kaldı Adnan Başkan?

Ve evet beklenen son gerçekleşti, kulübümüz büyük umutlarla takımın başına geçirdiği fakat bir türlü istediği transferleri yapmadığı teknik direktör Frank Rijkaard ile yollarını ayırdı. Hayırlı olsun diyemeyeceğim çünkü son derece keyfimi bozan bir gelişme bu. Avrupa'da söz sahibi olmak, vizyonu genişletmek, Ajax veya Barça gibi bir ekole sahip olmak için Rijkaard'ı takımın başına getir ama yaptığın transferlerle 5 büyükler içindeki en kötü en yetersiz yerliler sende olsun, yabancılarından bazıları sürekli sakatlansın, her sene geç transfer yap, bir de üstüne alternatifsiz bir kadro kur sonra da 'sen Rijkaard değil misin, göster maharetini' de, mantıklı mı Başkan? Ben söyleyeyim; değil tabii ki.Daha 1 ay önce NTV'de Rıdvan'a sen demedin mi 'Her ne olursa olsun Rijkaard takımda kalacaktır, inşallah sözleşme uzatacağız'diye? Yakıştı mı sana verdiğin sözden dönmek? 2 kere 'gidiyorum' diyip gitmeyen azizden ne farkın kaldı Başkan? Bu mu vizyon anlayışınız? Bu mu ekol anlayışınız? Şampiyonlar Ligi şampiyonu hocayı kovup vizyon mu genişlettiniz? Yerine kim gelecek? Son geldiğinde kulübü zarara uğratan Terim (her zaman bizim için 'imparator'dur ve öyle kalacaktır ama gelmesinin katkı sağlayacağını düşünmüyorum) ve gittiği günden beri size durmadan sallayan Şükür? Bu kadar mı acizsin Başkan? Sadece sana saldırarak futbol yorumculuğu yaptığını sanan bir adamı Sportif Direktör mü yapacaksın?

Şirketleri birleştirdin, rahmetli Canaydın'ın mirası stadı tamamlamak için çalıştın tamam ama fubolu yönetemedin Başkan. Bence görevini tamamladın, artık başkalarına yer açsan iyi edersin...

Son sözlerim de Frank Rijkaard'a;
Hep alıştığımızdan fazla profesyoneldin, hep gözün karaydı. Yeri geldiğinde istediğini yapmayan yönetime lafını da söyledin ama onu da sansürledik. Bizim için, Türkiye için, Süper Lig için fazla modern bi adamdın. Seni anlamayı beceremedik, güvendiğin futbolcuların bile seni sattılar. Ama hep aklımızın bir köşesindesin, nereye gidersen git, tekrar Avrupa'nın tepesinde olursun umarım. Bizim bu yönetimle oraları görmemiz zor, bari senin başarılarına sevinelim, bari orda bizden birisi olsun.

Yolun açık olsun yalnız adam...



18 Ekim 2010 Pazartesi

Yönetim Yine Yanlış Ata Oynuyor

Dün tam anlamıyla bir komedi filmi vardı Ali Sami Yen Stadı'nın çimlerinde. Maçı değerlendirmek için neresinden tutarsanız elinizde kalır. Maçtaki hatalar ayrı, maç sonu futbolcuların ve Helvacı'nın açıklamaları ayrı ibretlikti. Frank Rijkaard'ın gelişiyle istenilen, takıma bir felsefe oturtması bir ekol kazandırmasıydı, ama iki yıldır süregelen yönetim yanlışları sayesinde tribünler artık oyuna ve takıma tahammül edemez hale geldiler ve  dün yönetim istifaya davet edildi. İşte bu noktada hep hocasının arkasında duran yönetimin tavrı bir anda değişti ve Rijkaard'ın durumu bugün yapılan toplantıda görüşülecek ve muhtemelen yarın yeni güne futbolcularımız başka bir hocayla başlayacaklar. Rijkaard sürekli eleştirildi, Barça'daki başarıları göz ardı edilerek, 'o kadroyu herkes şampiyon yapar, Pep Guardiola daha fazlasını yaptı' dendi fakat unutulan bir şey var ki o kadronun temellerini atan, o oyun felsefesini takıma yerleştiren Rijkaard'ın kendisiydi.

Peki neydi bu başarının sırrı, neydi Barça'da ve Galatasaray'da farklı olan;
En önemlisi iki takımın futbolcuları arasındaki profesyönellik farkı; Rijkaard Barça'da hiç bir maçtan önce takımı kampa almazken buırda bu alışkanlığını değiştirmek zorunda kaldı hem de bütün maçlarda. Geçen sezondan beri Hoca'nın sürekli röportajlarında söylediği, yönetimden bir isteği vardı, stopere oyun kurabilen, ayağına hakim yani Puyol'un yerini tutabilecek birisi, amaç Şampiyonlar Ligi finali değilse tabii ki Puyol ayarında birisi değildi aradığı. Ama oyunu kaleciden itibaren kısa pasa ve kontrole dayalı oynatmayı seven bir teknik adam için ayağına hakim defans belki orta sahadaki bir 10 numaradan daha önemliydi. Yönetim ise bu ihtiyaca bir türlü çözüm bulamadı, ama sol beke Insua'nın gelişiyle Hoca Hakan'ı stopere çekip rahatlamayı düşünüyordu ta ki geçen hafta Neill sakatlanıncaya kadar. Burda işler bozuldu ve aslında iki senedir gönderilmeye çalışılan, gitmek isteyen ve elde kalan 'Milli Servetimiz' bir önceki hafta kadro dışıyken birden 11de buldu kendini. Maçta yediğimiz gollerin hepsinde defans hatası bariz şekilde belli oluyor, adam kaçıran,adam kovalamayan ve ikinci hamleyi yap(a)mayan defansımız sayesinde kalemizde 4 gol gördük. En acısı da Servet'in maç sonunda adeta takımı sabote ettiğini anlatan açıklamalarıydı.
"Ben Galatasaray’a ilk geldiğim zaman da söylemiştim, bana güvenilen yerde başarılı olurum. Eğer takımım benden fayda elde etmek istiyorsa, yöneticisi ve hocası bana güven duymalı. Bu her futbolcu için geçerlidir. Güven olursa, performans yükselir. Bana güvenin olduğu her ortamda başarılı olacağımı düşünüyorum"  Geldiği zamanki mücadelesi, hırsıyla hepimizin hayranlığını kazanmıştı fakat geçen sezondan başlayan düşüşü yüzünden kimse zaten güvenmiyordu Servet'e, bir de bu açıklamanın üstüne eğer Rijkaard gönderilip Servet kadroda tutulursa bence yönetim kendi biletini kesmiş olur.

Orta sahasının Mustafa-Ayhan gibi oyunun iki yönünü de oynamayı beceremeyen futbolcuların oluşturduğu bir takımın başarılı olması zaten hayaldi fakat yönetim bütün herkesin çağrısına kulak asmayıp doğru transferleri yapamamıştır, Keita'nın yerine alınan Pino henüz hiçbir varlık gösteremedi, takıma geç katılan Misimovic de daha tam anlamıyla katkı sağlayamıyor. Burda suç transferleri sezon başı kampına yetiştiremeyen ve gelen-giden dengesinde takımı güçsüzleştiren yönetimindir. Geçen sezon maçlara Arda'nın forvette çıktığını ve puanlar kaybettiğimizi unutan yönetim yine forvete gerekli takviyeyi yapmayarak bu sezon da maçlara forvetsiz çıkmamıza ve yine puanlar kaybetmemize sebep olmuştur.

Sonuç olarak geride kalan bir buçuk yıla bakarsak Rijkaard bu takıma fazla gelmiştir, bu oyuncular için fazla anlayışlı fazla iyi niyetli bir hocadır O. Bu takımın ihtiyacı, Yılmaz Vural gibi sahada futbolcusunu tokatlayan bir hocadır. Takımdaki yerlilerin durumu atalarımızın söylediği; "tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir" lafına uymaktadır. O yüzden, eğer takımdaki oyuncuları hizaya sokamıyorsanız, eğer Servet'in bu açıklamalarına izin veriyorsanız, eğer futbolcuların maçı sabote etmelerine göz yumuyorsanız yönetim olarak, bence de Rijkaard'ı göndermek en doğru tercihtir, yönetim istifa sözünden sonra hemen hocanın kellesini koparmak belki suları biraz durultur ama bu taraftar Rijkaard'a yapılanları unutmayacaktır ve gitme sırası en kısa sürede yönetime gelecektir. Yönetim zamanında Gerets'e yapılan haksız ve yanlış uygulamayı bu kez de Rijkaard'a yaparak takımımızın birkaç yılını daha çöpe atacaktır. Bu yönetim ekonomik alanda belki başarılı olmuştur fakat Futbol Şubesi'ni yönetmeyi becerememiştir. Takımın başına Tugay'ı getirip O'nu da harcamayın...

17 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray CC 71 - 53 Erdemirspor

Galatasaray CC, Erdemirspor'u 18 sayı farkla yenerek Beko Basketbol Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptı. İlk çeyrekte Oktay Hoca'nın takıma uygulatmaya çalıştığı agresif savunmanın faydasını gördük fakat ikinci çeyrekte farkın bir ara 17 sayıya çıkmasıyla takımımızda biraz düşüş yaşandı ve Erdemir 3. çeyrekte maça yeniden ortak oldu.Sonra sahneye maçın tartışmasız yıldızı Rochestie çıktı, en sıkıntılı anlarda kendine güvenerek topu kendisi kullandı ve takımımızın skor yükünü çekerek maçı da 21 sayıyla tamamladı. Rochestie gününde olduğu zaman ne kadar tehlikeli olacağını bize gösterdi, takımın hücumda sıkıntı yaşadığı anlarda hiç çekinmeden sorumluluğu üstüne alabiliyor. Umarım bu güzel oyununu ve skora katkısını sezonun bütün maçlarında gösterebilir. Rancik ise bugün gününde değildi, onun da katkısı ve Shipp'in takıma katılmasıyla bugünki güzel oyun daha da gelişecektir. Takımımızla ilgili beni en sevindiren gelişme ise genç oyuncu Göksenin Köksal'ın 25 dakika süre alması oldu, Hoca'nın ve takımın 'abi'lerinin genç oyuncularımıza yaklaşımları yeni kurulsa da ne kadar güçlü bir takım kimyasına sahip olduğumuzun göstergesi. Gelecek yıllara damgasını vuracak bir takım yaratmak amacıyla Ümit Milli takımımızın oyuncularının transfer edilmesi ve bu gençlerin fazla süre alarak oyunlarını geliştirmeleri bize özlediğimiz başarıları kazandıracaktır diye umuyorum. Ayrıca salonu doldurarak Erdemirspor'un deplasmanı hissetmesini ve Galatasaray oyundan düştüğü anlarda takımı ateşleyerek yeniden arayı açmasını sağlayan taraftara da teşekkür etmek gerekir, sadece derbilerde değil sezonun bütün maçlarında tribünün dolu olması takımımıza ekstra direnç sağlayacaktır. Şimdi perşembe günü kadın basketbol takımımızdan bir zafer ve bir kupa daha beklemeye geldi sıra.


resimler : Galatasaray.org

2 Ekim 2010 Cumartesi

Yanlış Nerde


Konferanstan çıktığımda maç başlayalı birkaç dakika olmuştu,büyük bir telaşla arabama binip eve bir an önce varmak amacıyla bastım gaza, adam gibi yayınlayan bir radyo kanalı ayarlayıp maçı dinlemeye başladığımda henüz 10. dakikaydı ve hemen sonrasında yediğimiz golle durumun 2-0 olduğunu duydum ama kulaklarıma inanmak istemedim. Canım artık eve gitmek, maçı izlemek bile istemiyordu. Kötü zemin, fizik gücü vasat Galatasaray'lı futbolcuların karşısında Emenike gibi yere sağlam basan, yıkılmayan bir forvet ve onu durdurabilecek bir Servet'in kadroda olmayışı, forvette geçen sezon da olduğu gibi aslen forvet olmayan Kewell'ı geçirerek büyü yapmasını beklemek...İki sezon önce stoperimiz kalmadığında en geride izlemiştik Kewell'ı, son iki sezondur ise forvet eksikliğinde en ileride gördük, bazen de Arda üstlendi forvet görevini. Son 3 sezondur gerçekleşen bu sıkıntılara rağmen yeteri kadar alternatifi olmayan bu kadroyu Rijkaard'a verip ondan başarı bekleyen yönetim mi yoksa takımın en formda olan bölgesini anlamsız bir şekilde bozarak yenilgiye ortam hazırlayan Rijkaard mı suçlu? Zeminin kötü olması veya hakemin kötü yönetimi ve pozisyonun tekrarını izleyip gördüğüm kadarıyla maçın başındaki hatalı penaltı kararının da mağlubiyete etkisi vardır fakat büyük takımsanız yeri geldiğinde zemini de hakemi de karşıdaki 11 kişiyi de yenmeniz gerekir, mazeretlerin arkasına sığınamazsınız, hele de böyle bariz yönetim ve teknik direktör hataları varken. Yanlış nerde herkesin fikri başka olabilir, herkes hatayı başkasında bulabilir ama gene cezayı çeken cefakar taraftar oluyor.
Beyler artık uyanın!!! Bu kadroyla ve bu oyunla o 52bin kişilik stadı derbiler haricinde dolduramazsınız!!!