28 Mart 2011 Pazartesi

Perşembenin Gelişi

Dün rekor katılımla gerçekleştirilen yıllık olağan mali genel kurulda yapılan oylamada idari olarak ibra edilmeyen Adnan Polat yönetiminin Galatasaray'daki dönemleri (en azından bir sonraki seçime kadar) sona ermek üzere.

Son üç sezonda sportif olarak başarıyı yakalayamayan, buna savunma olarak da daha önceden başlanmış,planları yapılmış projeleri bitirdiklerini söyleyen Polat ve yönetiminin unuttukları en önemli konu Galatasaray'ın bir holding değil bir spor kulübü olduğu ve 25 milyonu aşkın taraftarının her şeyden önce sportif başarı beklediğiydi. Kulübün sözleşmeli çalışanları haricinde hiçbir maddi beklentisi olmayan, üstüne bir de harcamalarından kısıp maça gitmeye, forma almaya çalışan taraftarlarının tek beklentisini yerine getiremeyen yönetim tabii ki başarısız sayılacaktır, hem de şimdiye kadarki en kötü yönetim ünvanını da hak ederek.

Başarısız transfer politikaları ve yanlış hoca seçimleri nedeniyle ödenen bonservis ücretleri, yıllık ücretler ve sözleşme fesih ücretleri göz önüne alındığında aslında ekonomik yönden de başarılı olduklarını söylemek pek mümkün değildir.

Adnan Polat döneminde Galatasaray'ın Türkiye ve Avrupa futboluna damga vurduğu dönemden farklı olan şey istikrarsızlık olmuştur, yanlışlarını yeni yanlışlarla kapatmaya alışan Polat başkanlık döneminde Bülent Korkmaz ve Hagi gibi iki efsaneyi sırf tribünlerden yükselen yönetim istifa seslerini dindirmek için takımın başına getirmiş ve koltuk sevdası uğruna onları da harcamıştır.

Galatasaray gibi geleneklerine ve köklerine bağlı bir spor kulübünün taraftarlarını kendi rantı uğruna medya önünde suçlu insanlarmış gibi gösterip, 'Kamera kayıtları elimizde protesto edenleri stada sokmayacağız, emniyete vereceğiz.' diyecek kadar kendini kaybetmiş; 'Şampiyonluğu kovalayan ekiplerle kendi sahamızda maçlarımız var, bu sezon şampiyonu Galatasaray belirleyecek.' diyerek Anadolu kulüplerinden duymaya alıştığımız 'züğürt tesellisi' bir açıklama yapacak kadar alçalmıştır.

Böyle olacağını ilk yarının başında Adnan Sezgin yüzünden yapılamayan, geç kalınan transferleri gördüğüm zaman söylemiştim. Rijkaard'ın gönderilmesi gündemdeyken de aslında yönetimin bırakması gerektiğini dile getirmiş, TT Arena açılışı ve sonrasındaki açıklamalardan sonra bu görüşümü tekrar ve daha yüksek perdeden söylemiştim. İcraatlarıyla o koltuğu hak etmeyen başkan, dünkü toplantıda da tüm konuşmalara tüm tavsiyelere rağmen erken seçim kararı almamış aksine vakit kazanmak için 'Bir hafta 10 gün içinde toplanıp karar vereceğiz.' diyerek bütün üyeleri uyutmaya kalkışmış ve sonucunu da önümüzdeki seçimde aday olamayacak olarak ödemiştir.

Evet Polat, ne iktidara şirin görünmek adına kendi elinle kulübe üye yaptığın ergenekon savcısı ne de uğruna taraftarını sattığın, bakanların seni bir çocuk gibi kameraların önünde azarlamasına ses çıkarmadığın toki başkanı kurtarabildi seni.


Sayın Polat; senin de hep söylediğin gibi Galatasaray tarihinde rekor oy alarak başkanlığa seçilmiştin ama yine bir rekor kırarak -rekor sayıda katılım olan bir genel kurulla- gidiyorsun. Bundan sonrası umarım camiamız için daha güzel olur. Yeniden ayağa kalktığımız ve ekonomik başarıların yanına sportif başarılarımızı da eklediğimiz bir dönem olması dileğiyle.



Perşembenin gelişi için;
bkz:
http://blogadelante.blogspot.com/2010/10/yonetim-yine-yanls-ata-oynuyor.html