29 Aralık 2010 Çarşamba

Elinize Sağlık Aslanlar!!!

Beklendiği gibi heyecanlı ve çekişmeli bir maçın arkasından 2010 yılını Beko Basketbol Ligi'nin lideri olarak bitiren takım Galatasaray'ımız oldu. Terinin son damlasına kadar savaşan bütün oyuncularımıza teşekkürler. Fakat teşekkürün ve tebriğin en büyüğü koç Mahmuti'ye, maç içinde sakinliğini koruyup doğru hamleleri yapması O'nu Spahija'dan ayıran en büyük etken, kendisini sakin tutarak takımının da oyunun içinde kalmasını sağladı. Mahmuti bu takım ve bizim için çok büyük bir şans.
Yürüyedurun Aslanlar!! Sırada BJK Cola Turka var.

Haydi Aslanlar!!!

fotoğraf: www.ultraslan.com

Futbolda kötü günler yaşadığımız bu sezon bütün taraftarların yüzünü güldüren Galatasaray CC bu akşam 2010 yılını Beko Basketbol Ligi'nin zirvesinde tamamlayacak takımı belirleyecek maçta Fenerbahçe Ülker'i ağırlayacak. Sezon başında yeni kurulan, geleceğe yatırım olarak genç isimlere ve onlara yardımcı olacak ligimizin tecrübeli ağabeylerine yönelen takımımızda aslında ilk yarıda bu flaş sonuçlar, bu başarı çok da beklenen bir gelişme değildi. Ligde liderin 1 puan gerisinde olsak da her şey toz pembe değil takımımız için. Henüz yeni kurulma aşamasında olduğumuz için koç Mahmuti'nin istediği basketbol sahaya tam olarak yansımıyor fakat bu konuda her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Genç isimlerin ağırlıkta olması sebebiyle Efes Pilsen veya Fenerbahçe Ülker gibi tansiyonu yüksek maçlarda veya başa baş giden maçların son dakikalarında zorlandığımız açık. Kazanmaya yakın olduğumuz Efes Pilsen maçının da kaybedilmesinin en büyük nedeni budur, tecrübe. Fakat geleceğe yatırım yapıldığı düşünülürse tabii ki bu takım kaybede kaybede kazanmayı da öğrenecektir, böyle maçlarda bu zorlukların üstesinden gelmeye alışacaktır. Takımımızın sezon başından beri gösterdiği karakterli oyun yapısı bu konuda beni en fazla ümitlendiren durum. Ayrıca bu sene takıma gerçekten çok iyi destek veren, salona giden herkesin de bu başarıda emeği olduğunu düşünüyorum. Takıma taraftarın katkısı, bu sezon evimizde yaptığımız tüm resmi maçlardan galibiyetle ayrılmamızdan da belli oluyor. Bu gün için ufak bir hatırlatma; hakemlerin (özellikle kennerman) ve karşı takım oyuncularının provakasyonlarına uymayıp maçın durmasına veya seyircilerin dışarı alınmasına sebep olacak her hareketten kaçınılması çok önemli. Takıma her zaman itici güç olan 6. adama bu maçta, özellikle de oyunun sıkıştığı anlarda çok ihtiyaç var.
Henüz istediğimiz verimi alamadığımız Rochestie biraz kıpırdanır, Shipp ve Shumpert iyi oyunlarını devam ettirebilirlerse ve uzunlarımız pota altı savunma ve hücumda Fenerbahçe Ülker uzunlarına teslim olmazsa seyircinin de desteğiyle 2010 yılını zirvede bitirmememiz için hiç bir neden yok. Rancik mi? O zaten bu maçın önemini çok iyi biliyor...

                                                          fotoğraf : www.galatasaray.org

Haydi aslanlar, bu sene bütün maçlarda olduğu gibi; çıkın sonuna kadar mücadelenizi gösterin ve bir kez daha göğsümüzü kabartın.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Transfer Dedikoduları Üzerine

Malum ligimizin devre arası tatiline girmesi nedeniyle gazeteler pek fazla yazacak haber bulamadıkları için yine sayfalarında yüzlerce farklı ismi takımların transfer listesinde göstererek gazete satmaya çalışıyorlar, tabii bazı haberler doğru olabiliyor fakat oran %5 civarında.

Adı son günlerde Galatasarayımızla anılan futbolcularla ilgili birkaç yorum yapmak istedim, malum Adnan Sezgin'in olduğu yerde her şey mümkün...

1- Hürriyet Güçer (Ankaragücü)
Son günlerde özellikle Fanatik gazetesi ve Ligtvde sıkça bahsedilen transferin gerçekleşmesi halinde kenardan da Barış Özbek'in destekleyeceği Mustafa-Ayhan-Hürriyet orta sahası bence düşmemeye oynayan bir Anadolu takımı orta sahasından farksız olacak ve amacı yeni açılacak stadı doldurmak olan yönetim, her hafta bol gollü ve heyecanlı mağlubiyetler izlemek isteyen taraftarların akınına uğrayacak stadla birlikte amaçlarına ulaşacaklardır.
Teknik direktörlüğe şu saatlerde Kasımpaşa'dan ayrılması gündemde olan Yılmaz Vural veya Giray Bulak'ın getirilmesiyle bahsettiğim orta saha hakettiği değeri bulacak ve Galatasaray muhtemelen ligi 10-15 sıralar arasında tamamlayacaktır.


2- Colin Kazım (fenerbahçe)
Türk futbolunun ele avuca sığmayan hırçın çocuğu takıma katılması halinde 3 sezondur Lincoln-Jo gibi Brezilyalıların tüm uğraşlara rağmen çok fazla bozamadığı takım içi disiplini bozmak konusunda başarılı olacaktır. Sex partileri-alkollü araç kullanma gibi konularda uzmanlığı olan CKazım; muhtemel bir Batuhan Karadeniz transferiyle hem ileri uçta hem de gece hayatında özlediği,aradığı partnere kavuşmuş olacaktır..Menejer pardon sağ açık Serdar Özkan da geriden bu ikiliye her konuda destek verecek ve uyum sorunu yaşamamalarını sağlayacaktır. 


3- Garra Dembele (Levski)
Geçen sene Jo'nun bıraktığı bayrağı devralmaya en yakın aday, vukuatları saymakla bitmeyen (tutuklanma da dahil) Dembele gece hayatıyla ünlü İstanbul'a gelmek için her türlü fedakarlığa hazır olduğunu söyledi. Yeşil sahada attığı kadar saha dışındaki golleriyle de gündemde olan Dembele taraftarın sevgilisi olacak gibi...






Bir de alınmaması gereken futbolculardan bahsedelim;
Sezer Öztürk (Eskişehir): Ufuk'la birlikte adı Galatasaray için anılan, sözleşme uzatmadığı için önce kadro dışı bırakılan sonra da Eskişehirspor'a satılan Sezer Öztürk orta sahadaki kötü oyunuyla gerçekten para verilip alınacak bir futbolcu değil, hele 3milyon avro istendiği düşünülürse zamanında 500bin verilerek alınmayan bu futbolcunun diğer İstanbul kulüplerine gitmesi muhtemel.
Emmanuel Emenike (K. Karabükspor) : İlk yarıyı şans eseri gol kralı olarak tamamlayan siyahi futbolcu yaşı, sakatlanmaya uzak yapısı ve oyun stili nedeniyle zaten forvet sıkıntısı olmayan Galatasaray için fuzuli bir transfer olur.
Demichelis ( Bayern Munih-->Malaga): Hürriyetle güçlendirmeyi düşündüğümüz orta sahamız için düşünülmemiş ve düşünülmesi mantıklı olmayan Arjantinli futbolcu, zaten LaLiga 15.sine gittiğine göre Galatasaray ayarında bir futbolcu olmadığı açık.


Ayrıca şu anda lider durumda bulunan A-2 takımındaki futbolcularımıza (Berkin-Cem-Anıl-Cumhur) ve hiç şans verilmeyen Musa Çağıran'a ise şampiyonluğu kovaladığımız 2. devrede şans verip macera aramamak adına Bank Asya takımlarına kiraya gönderilmeleri en akla uygun olanıdır.
Sürekli sakız çiğneyen ve zaten fazla bir umut beklenmeyen Misimovic ve Balta'ya asla alternatif olamayacak Insua'nın elden çıkarılması gayet mantıklı.Neill-Baros-Cana gibi yeteneksiz ve takımın geri kalanıyla futbol standardı olarak bariz şekilde farklı olan futbolcularla yolların ayrılması, Servet-Zan-SÖZkan-Sarp benzeri oyuncuların sayılarının artmasıyla daha parlak ve güzel günlerin Adnan Biraderleri ve biz cefakar Galatasaray taraftarını beklediği aşikar.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Hani O Bırakıp Giderken Seni...

     Ayrılık günü geldi, emektar stadımızda, mabedimizde, rakiplere cehennem olan cennetimizde ( son söylediğim bu sezon için pek geçerli olmasa da ) son lig maçımıza çıkıyoruz. Takımda sırtındaki formanın kıymetini bilmeyenler hala mevcut olsalar da, bu formaya değer veren ve o stadı mabed olarak kabul eden milyonları azcık düşünüyorsanız sahaya çıkın ve şahsiyetinizle oynayın...Bu sezon bizi yeterince kahrettiniz bari mabede adam gibi veda edin...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Sadece 1 gün anmak yetmez, önemli olan 365 gün O'nu anlamak...

Yıkın Diktiğiniz Heykellerimi

Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*

Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ..."

Süleyman Apaydın

7 Kasım 2010 Pazar

Rezalet

Maçın özeti;

Engin Baytar : 2 asist
Umut Bulut : 2 gol

Bu adamların bunları yapmasına izin verdiğiniz için tiksindim lan hepinizden...
Servet eskiden Sheva rezil ederdi şimdi Engin Baytar bile dalga geçiyo, bence bir Bank Asya takımı bul kendine, orda güvenirler sana.

Ve sen Sayın Polat...
Bütün maçları bizim gibi sen de izliyorsun acaba senin bizden farklı olarak gördüğün ne var da bunlara hala tahammül edebiliyorsun?

4 Kasım 2010 Perşembe

Sırtınıza Forma Geçirip Maçta da Oynasanız Keşke


Bugünün idman fotoğraflarını incelerken bu iki fotoğraf dikkatimi çekti.Uefa'ya giden yolda efsane orta sahanın iki demirbaşı; Tugay ve Giga. Kendi kendime dedim ki keşke sadece idmanda değil maçta da sırtınıza parçalıyı geçirip çıksanız sahaya.Bu yaşınızda Sarp-Ayhan-Barış 3'lüsünden daha fazla katkı verirsiniz. Nerde 2000'in orta sahası nerde Sarp-Ayhan-Barış...
fotoğraflar: Galatasaray.org

20 Ekim 2010 Çarşamba

Azizden Ne Farkın Kaldı Adnan Başkan?

Ve evet beklenen son gerçekleşti, kulübümüz büyük umutlarla takımın başına geçirdiği fakat bir türlü istediği transferleri yapmadığı teknik direktör Frank Rijkaard ile yollarını ayırdı. Hayırlı olsun diyemeyeceğim çünkü son derece keyfimi bozan bir gelişme bu. Avrupa'da söz sahibi olmak, vizyonu genişletmek, Ajax veya Barça gibi bir ekole sahip olmak için Rijkaard'ı takımın başına getir ama yaptığın transferlerle 5 büyükler içindeki en kötü en yetersiz yerliler sende olsun, yabancılarından bazıları sürekli sakatlansın, her sene geç transfer yap, bir de üstüne alternatifsiz bir kadro kur sonra da 'sen Rijkaard değil misin, göster maharetini' de, mantıklı mı Başkan? Ben söyleyeyim; değil tabii ki.Daha 1 ay önce NTV'de Rıdvan'a sen demedin mi 'Her ne olursa olsun Rijkaard takımda kalacaktır, inşallah sözleşme uzatacağız'diye? Yakıştı mı sana verdiğin sözden dönmek? 2 kere 'gidiyorum' diyip gitmeyen azizden ne farkın kaldı Başkan? Bu mu vizyon anlayışınız? Bu mu ekol anlayışınız? Şampiyonlar Ligi şampiyonu hocayı kovup vizyon mu genişlettiniz? Yerine kim gelecek? Son geldiğinde kulübü zarara uğratan Terim (her zaman bizim için 'imparator'dur ve öyle kalacaktır ama gelmesinin katkı sağlayacağını düşünmüyorum) ve gittiği günden beri size durmadan sallayan Şükür? Bu kadar mı acizsin Başkan? Sadece sana saldırarak futbol yorumculuğu yaptığını sanan bir adamı Sportif Direktör mü yapacaksın?

Şirketleri birleştirdin, rahmetli Canaydın'ın mirası stadı tamamlamak için çalıştın tamam ama fubolu yönetemedin Başkan. Bence görevini tamamladın, artık başkalarına yer açsan iyi edersin...

Son sözlerim de Frank Rijkaard'a;
Hep alıştığımızdan fazla profesyoneldin, hep gözün karaydı. Yeri geldiğinde istediğini yapmayan yönetime lafını da söyledin ama onu da sansürledik. Bizim için, Türkiye için, Süper Lig için fazla modern bi adamdın. Seni anlamayı beceremedik, güvendiğin futbolcuların bile seni sattılar. Ama hep aklımızın bir köşesindesin, nereye gidersen git, tekrar Avrupa'nın tepesinde olursun umarım. Bizim bu yönetimle oraları görmemiz zor, bari senin başarılarına sevinelim, bari orda bizden birisi olsun.

Yolun açık olsun yalnız adam...



18 Ekim 2010 Pazartesi

Yönetim Yine Yanlış Ata Oynuyor

Dün tam anlamıyla bir komedi filmi vardı Ali Sami Yen Stadı'nın çimlerinde. Maçı değerlendirmek için neresinden tutarsanız elinizde kalır. Maçtaki hatalar ayrı, maç sonu futbolcuların ve Helvacı'nın açıklamaları ayrı ibretlikti. Frank Rijkaard'ın gelişiyle istenilen, takıma bir felsefe oturtması bir ekol kazandırmasıydı, ama iki yıldır süregelen yönetim yanlışları sayesinde tribünler artık oyuna ve takıma tahammül edemez hale geldiler ve  dün yönetim istifaya davet edildi. İşte bu noktada hep hocasının arkasında duran yönetimin tavrı bir anda değişti ve Rijkaard'ın durumu bugün yapılan toplantıda görüşülecek ve muhtemelen yarın yeni güne futbolcularımız başka bir hocayla başlayacaklar. Rijkaard sürekli eleştirildi, Barça'daki başarıları göz ardı edilerek, 'o kadroyu herkes şampiyon yapar, Pep Guardiola daha fazlasını yaptı' dendi fakat unutulan bir şey var ki o kadronun temellerini atan, o oyun felsefesini takıma yerleştiren Rijkaard'ın kendisiydi.

Peki neydi bu başarının sırrı, neydi Barça'da ve Galatasaray'da farklı olan;
En önemlisi iki takımın futbolcuları arasındaki profesyönellik farkı; Rijkaard Barça'da hiç bir maçtan önce takımı kampa almazken buırda bu alışkanlığını değiştirmek zorunda kaldı hem de bütün maçlarda. Geçen sezondan beri Hoca'nın sürekli röportajlarında söylediği, yönetimden bir isteği vardı, stopere oyun kurabilen, ayağına hakim yani Puyol'un yerini tutabilecek birisi, amaç Şampiyonlar Ligi finali değilse tabii ki Puyol ayarında birisi değildi aradığı. Ama oyunu kaleciden itibaren kısa pasa ve kontrole dayalı oynatmayı seven bir teknik adam için ayağına hakim defans belki orta sahadaki bir 10 numaradan daha önemliydi. Yönetim ise bu ihtiyaca bir türlü çözüm bulamadı, ama sol beke Insua'nın gelişiyle Hoca Hakan'ı stopere çekip rahatlamayı düşünüyordu ta ki geçen hafta Neill sakatlanıncaya kadar. Burda işler bozuldu ve aslında iki senedir gönderilmeye çalışılan, gitmek isteyen ve elde kalan 'Milli Servetimiz' bir önceki hafta kadro dışıyken birden 11de buldu kendini. Maçta yediğimiz gollerin hepsinde defans hatası bariz şekilde belli oluyor, adam kaçıran,adam kovalamayan ve ikinci hamleyi yap(a)mayan defansımız sayesinde kalemizde 4 gol gördük. En acısı da Servet'in maç sonunda adeta takımı sabote ettiğini anlatan açıklamalarıydı.
"Ben Galatasaray’a ilk geldiğim zaman da söylemiştim, bana güvenilen yerde başarılı olurum. Eğer takımım benden fayda elde etmek istiyorsa, yöneticisi ve hocası bana güven duymalı. Bu her futbolcu için geçerlidir. Güven olursa, performans yükselir. Bana güvenin olduğu her ortamda başarılı olacağımı düşünüyorum"  Geldiği zamanki mücadelesi, hırsıyla hepimizin hayranlığını kazanmıştı fakat geçen sezondan başlayan düşüşü yüzünden kimse zaten güvenmiyordu Servet'e, bir de bu açıklamanın üstüne eğer Rijkaard gönderilip Servet kadroda tutulursa bence yönetim kendi biletini kesmiş olur.

Orta sahasının Mustafa-Ayhan gibi oyunun iki yönünü de oynamayı beceremeyen futbolcuların oluşturduğu bir takımın başarılı olması zaten hayaldi fakat yönetim bütün herkesin çağrısına kulak asmayıp doğru transferleri yapamamıştır, Keita'nın yerine alınan Pino henüz hiçbir varlık gösteremedi, takıma geç katılan Misimovic de daha tam anlamıyla katkı sağlayamıyor. Burda suç transferleri sezon başı kampına yetiştiremeyen ve gelen-giden dengesinde takımı güçsüzleştiren yönetimindir. Geçen sezon maçlara Arda'nın forvette çıktığını ve puanlar kaybettiğimizi unutan yönetim yine forvete gerekli takviyeyi yapmayarak bu sezon da maçlara forvetsiz çıkmamıza ve yine puanlar kaybetmemize sebep olmuştur.

Sonuç olarak geride kalan bir buçuk yıla bakarsak Rijkaard bu takıma fazla gelmiştir, bu oyuncular için fazla anlayışlı fazla iyi niyetli bir hocadır O. Bu takımın ihtiyacı, Yılmaz Vural gibi sahada futbolcusunu tokatlayan bir hocadır. Takımdaki yerlilerin durumu atalarımızın söylediği; "tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir" lafına uymaktadır. O yüzden, eğer takımdaki oyuncuları hizaya sokamıyorsanız, eğer Servet'in bu açıklamalarına izin veriyorsanız, eğer futbolcuların maçı sabote etmelerine göz yumuyorsanız yönetim olarak, bence de Rijkaard'ı göndermek en doğru tercihtir, yönetim istifa sözünden sonra hemen hocanın kellesini koparmak belki suları biraz durultur ama bu taraftar Rijkaard'a yapılanları unutmayacaktır ve gitme sırası en kısa sürede yönetime gelecektir. Yönetim zamanında Gerets'e yapılan haksız ve yanlış uygulamayı bu kez de Rijkaard'a yaparak takımımızın birkaç yılını daha çöpe atacaktır. Bu yönetim ekonomik alanda belki başarılı olmuştur fakat Futbol Şubesi'ni yönetmeyi becerememiştir. Takımın başına Tugay'ı getirip O'nu da harcamayın...

17 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray CC 71 - 53 Erdemirspor

Galatasaray CC, Erdemirspor'u 18 sayı farkla yenerek Beko Basketbol Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptı. İlk çeyrekte Oktay Hoca'nın takıma uygulatmaya çalıştığı agresif savunmanın faydasını gördük fakat ikinci çeyrekte farkın bir ara 17 sayıya çıkmasıyla takımımızda biraz düşüş yaşandı ve Erdemir 3. çeyrekte maça yeniden ortak oldu.Sonra sahneye maçın tartışmasız yıldızı Rochestie çıktı, en sıkıntılı anlarda kendine güvenerek topu kendisi kullandı ve takımımızın skor yükünü çekerek maçı da 21 sayıyla tamamladı. Rochestie gününde olduğu zaman ne kadar tehlikeli olacağını bize gösterdi, takımın hücumda sıkıntı yaşadığı anlarda hiç çekinmeden sorumluluğu üstüne alabiliyor. Umarım bu güzel oyununu ve skora katkısını sezonun bütün maçlarında gösterebilir. Rancik ise bugün gününde değildi, onun da katkısı ve Shipp'in takıma katılmasıyla bugünki güzel oyun daha da gelişecektir. Takımımızla ilgili beni en sevindiren gelişme ise genç oyuncu Göksenin Köksal'ın 25 dakika süre alması oldu, Hoca'nın ve takımın 'abi'lerinin genç oyuncularımıza yaklaşımları yeni kurulsa da ne kadar güçlü bir takım kimyasına sahip olduğumuzun göstergesi. Gelecek yıllara damgasını vuracak bir takım yaratmak amacıyla Ümit Milli takımımızın oyuncularının transfer edilmesi ve bu gençlerin fazla süre alarak oyunlarını geliştirmeleri bize özlediğimiz başarıları kazandıracaktır diye umuyorum. Ayrıca salonu doldurarak Erdemirspor'un deplasmanı hissetmesini ve Galatasaray oyundan düştüğü anlarda takımı ateşleyerek yeniden arayı açmasını sağlayan taraftara da teşekkür etmek gerekir, sadece derbilerde değil sezonun bütün maçlarında tribünün dolu olması takımımıza ekstra direnç sağlayacaktır. Şimdi perşembe günü kadın basketbol takımımızdan bir zafer ve bir kupa daha beklemeye geldi sıra.


resimler : Galatasaray.org

2 Ekim 2010 Cumartesi

Yanlış Nerde


Konferanstan çıktığımda maç başlayalı birkaç dakika olmuştu,büyük bir telaşla arabama binip eve bir an önce varmak amacıyla bastım gaza, adam gibi yayınlayan bir radyo kanalı ayarlayıp maçı dinlemeye başladığımda henüz 10. dakikaydı ve hemen sonrasında yediğimiz golle durumun 2-0 olduğunu duydum ama kulaklarıma inanmak istemedim. Canım artık eve gitmek, maçı izlemek bile istemiyordu. Kötü zemin, fizik gücü vasat Galatasaray'lı futbolcuların karşısında Emenike gibi yere sağlam basan, yıkılmayan bir forvet ve onu durdurabilecek bir Servet'in kadroda olmayışı, forvette geçen sezon da olduğu gibi aslen forvet olmayan Kewell'ı geçirerek büyü yapmasını beklemek...İki sezon önce stoperimiz kalmadığında en geride izlemiştik Kewell'ı, son iki sezondur ise forvet eksikliğinde en ileride gördük, bazen de Arda üstlendi forvet görevini. Son 3 sezondur gerçekleşen bu sıkıntılara rağmen yeteri kadar alternatifi olmayan bu kadroyu Rijkaard'a verip ondan başarı bekleyen yönetim mi yoksa takımın en formda olan bölgesini anlamsız bir şekilde bozarak yenilgiye ortam hazırlayan Rijkaard mı suçlu? Zeminin kötü olması veya hakemin kötü yönetimi ve pozisyonun tekrarını izleyip gördüğüm kadarıyla maçın başındaki hatalı penaltı kararının da mağlubiyete etkisi vardır fakat büyük takımsanız yeri geldiğinde zemini de hakemi de karşıdaki 11 kişiyi de yenmeniz gerekir, mazeretlerin arkasına sığınamazsınız, hele de böyle bariz yönetim ve teknik direktör hataları varken. Yanlış nerde herkesin fikri başka olabilir, herkes hatayı başkasında bulabilir ama gene cezayı çeken cefakar taraftar oluyor.
Beyler artık uyanın!!! Bu kadroyla ve bu oyunla o 52bin kişilik stadı derbiler haricinde dolduramazsınız!!!

30 Eylül 2010 Perşembe

Avrupa'da Güzel Başlangıç


Yeni kurulmuş bir takım, birarada oynamaya daha alışmamış ve çoğu yeni transfer olmuş; birkaçı sakatlıktan yeni çıkan veya henüz form tutamamış; kısacası hiçbiri yüzde yüzle oynayamayan oyuncular, koçun daha takıma tam olarak oturtamadığı ama ilk kıpırtılarını gördüğümüz oyun felsefesi...
Aslında maç öncesi olumsuzluklar sıralanıp gidiyordu sezonun ilk resmi maçına Eurocup ön elemesinde çıkacak Gaşatasaray CC için.Üstelik rakip de küçümsenebilecek, güçsüz bir ekip değildi.Fakat unutulmaması gereken bir şey vardı; konu Avrupa olunca sarı-kırmızı formanın oyuncuya ve taraftara hissettirdiği kazanma isteği,hırs ve azim.

İyi başladık aslanlar, umarım iyi devam ederceğiz.

22 Eylül 2010 Çarşamba

Nice Yıllara Wizard of Oz!


Uzun süredir senin kadar sağlam karakterli, senin kadar efendi, adam gibi adam bir yabancı giymemişti bu parçalıyı.Kendini bu renklere bu kadar ait hissetmek,kendini bu formaya bu armaya adamak için hep çekirdekten yetişmek gerektiğini düşünürdüm.Yanıldığımı çok güzel gösterdin bana ilk geldiğin günden beri.Umarım birkaç yıl sonra ayağından kramponlarını çıkaracağın gün gelse de sırtından sarı-kırmızıyı hiç çıkartmazsın.Takıma yeni gelen,kendini ispatlama gayreti içindeki genç futbolcu kendisine pas atmadı diye ana avrat,avazı çıktığı kadar küfredenlerin olduğu bir takımda senin gibi karakterli isimlere daha çok ihtiyacımız var.
İyi ki varsın, iyi ki bizimlesin...
Stay with us Harry

14 Eylül 2010 Salı

İyi Değiliz, ama İyi Yoldayız



Bugün sahada oynanan futbol eminim kimseyi memnun etmedi.Fakat geleceğe umutla bakmamıza sebep olacak güzel gelişmeler de vardı.En önemlisi daha yeni transferlerimiz uyum sürecini aşamamışken, ulusal takımda üst düzey performans gösteren Arda sakatken ve ilk haftalarda fazla kredi kaybetmemek için puana ihtiyacımız varken bu galibiyet çok önemliydi ve zorlanarak da olsa 3 puanı almayı bildik.Yeni transferlerden Misimovic daha önünde ve yanında oynayan oyuncularla çok uyumlu gözükmese de Baros'a attığı mükemmel pas,kullandığı etkili duran toplar ve ilk yarı takımımız adına en çok koşan futbolcu olmasıyla zamanla lige damga vuracağı hakkındaki öngörümüzü destekledi.İnsua içinse sadece şunu diyebilirim ki son birkaç sezondur (Orhan AK-Volkan YAMAN-Hakan BALTA) gerçek bir sol bek izleyememişiz.Özellikle ikinci yarının başında Baros'un kafasına attığı top ve öncesindeki çalımı Arda'nın sol çizgideki hareketlerini anımsattı.Hala Misimovic'in arkasında oynayan Ayhan-Mustafa ikilisinin performansından memnun değilim,takıma ayak bağı oluyorlar, Arda'nın gelmesiyle Elano'nun kesilip yerine Cana'nın 11e girmesi bu sorunu ortadan kaldırmaya yeter umarım.

Kalbimizdesin Taçsız Kral.
Bu gün sahaya parçalıyla çıkamamamız bana göre yönetimin ihmalkarlığıdır,13 Eylüle denk gelen bir maç için bu hassasiyeti göstermelerini beklerdim.

Taçsız Kral
Metin Oktay
Tek aşkıydı Galatasaray...

11 Eylül 2010 Cumartesi

Yürüyelim Arkadaşlar!


Gençlik Marşı'nı 17 Mayıs 2000 tarihinden beri ne zaman duysam tüylerim diken diken oluyor,Parken'deki finalde tribünler haykırırken ben de televizyon karşısında avazım çıktığı kadar söylüyordum.Yunanistan'la yaptığımız basketbol maçındaysa 12 Dev Adam'ın başlattığı marşa eşlik eden 10bin kişiden biriydim.Bugün yine bu marşla tüylerimin diken diken olmasına sebep olan 12 Dev Adam'ımıza teşekkürler.
Harikasınız çocuklar.
Yürüyelim, son bir adım kaldı!!!

9 Eylül 2010 Perşembe

Helal Olsun Çocuklar!


12 dev adamımız Türkiye'de düzenlenen 2010 Fiba Dünya Şampiyonası'nda gün geçtikçe oyunlarıyla ve başarılarıyla büyüyorlar.Son olarak çeyrek finalde Slovenya'yı önce meşhur savunmamızla durdurup sonra 11 oyuncumuzun skora katkısıyla vurduk.Ersan yine yüksek yüzdeli oynamaya devam etti, Sinan yine hem hücumda hem savunmada inanılmaz derecede hareketlilik getirdi takımımıza o bitmeyen enerjisiyle.Herhalde Slovenya oyuncuları bu kadar düşük skor bulacaklarını beklemiyorlardı,3. periyotta girdikleri şoktan maç sonuna kadar çıkamadılar.Fark açıldığında biraz rahatlık gösterip savunmamızı biraz yumuşatmasak 68 sayıya da ulaşamayabilirlerdi.Sahaya yüreğini koyan 12 dev adama milyonlarca teşekkürler.Sırada Sırbistan var; umarım 13 eylül sabahı gazetemi açtığımda bir 'hayırlı' haber de sizden alırım.



Yürüyedurun...

31 Ağustos 2010 Salı

Son Saatler

Transfer döneminin sona ermesine çok az bir süre kalmışken gece yarısından sonra iki futbolcuyu kontroller ve imza için İstanbula getirdi Galatasaray.Birisi zaten yaklaşık bir aydır sürekli bütün medyanın gündeminde olan "ha geldi, ha gelecek; Schalke istiyormuş olmayacak gibi,yok yok bu kez kesin geliyor bak kendisi de söyledi" gibi çeşitli dedikoduların içinde geçen Boşnak 10 numara Misimoviç.Henüz maliyeti bilinmese de iyi bir transfer, Arda'nın yaratıcılık olarak bu sene takıma fazla birşey katamadığını düşünürsek orta sahamıza çok faydalı olacaktır.Fakat keşke Karpaty maçlarına yetişseydi diye de geçirmiyor değilim içimden. Gece yarısı İstanbul'a gelen ikinci futbolcu ise kendi twitter hesabında 'Camino a Istanbul.' yazarak kendisini ele veren Emiliano Insua oldu.Transfer döneminin başında takım arkadaşı Fabio Aurelio'nun transfer edilmesini çok istemiştim sol bek için, fakat Çağlar transferinden sonra dedikodu olarak bile olsa solbek ismi çıkmaması biraz ümitsizliğe düşürmüştü beni.Avrupadan elenmemize sebep olan Hakan'ın form düşüklüğü (ki buna Çağlar'ın ameliyat olması nedeniyle alternatifsiz kalması neden olmuş olabilir,zira son maçta o kanatta sağ ayaklı Serkan'ı denemek zorunda kaldı Rijkaard) yönetimi bu alana takviye yapmaya itti ve bence yine isabetli bir transfer yapıldı.Duyumlarım kiralama bedeli verilmeyeceği sadece yıllık ücretinin bir kısmının karşılanacağı ve satın alma opsiyonumuzun olduğu yönünde.Umarım opsiyon çok yüksek bir rakam değildir de göstereceği performansa göre bu delikanlıyı takımımızda tutabiliriz.Henüz bu transferler resmen açıklanmadan yine dedikodulara göre kale için Carlos Kameni ve takımı Espanyol'la görüşmelerimiz devam ediyor.Ben orta sahaya Annan takviyesi yapılmasını kaleciye tercih ederdim.Mevcut kadroya kaleci de eklenirse zaten sağlıklı oldukları sürece yerleri garanti olan Neill-Kewell-Misimoviç-Baros la birlikte 11'deki yabancı sayımız 5'i buluyor.Bu da demek oluyor ki; ya sol bekte Hakan veya Çağlar'dan birisi ilk tercih olacak, orta sahada Cana'nın yanında Mustafa-Ayhan-Barış'tan birisi olacak ya da Insua sol bekte oynayacak orta sahamızda defansif görevde 2 yerli oynayacak, her iki durum da şimdiye kadar oynadığımız maçları göz önüne alınca beni fazlasıyla tedirgin ediyor, yerlilerimizin kalitesi Süper Lig için bile yetersiz.Eskişehirspor maçı gösterdi ki özellikle de Kewell'in olmadığı maçlarda Milan Baros bu takımın yarısı, hatta daha da fazlası.İyi bir Baros Galatasaray'ın oyununa direk ve olumlu yönde katkıda bulunuyor.Yerlileri kalitesiz bulsam da yapılan iki transferle suskunluğun bozulması ve yapılması muhtemel bir transferin daha olması takımımızı bu milli maç arasında üst seviyeye taşıyacaktır diye düşünüyorum.13 Eylül'de sahamızda Tolunay Hoca'nın takımına karşı galibiyete ulaşarak işleri biraz daha rayına koyacağımızı düşünüyorum.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Günün Anlam ve Önemi


Üstünden koca bir 10 yıl geçti avrupanın en büyüğü oluşumuzun. 25 ağustos 2000 tarihinde Monaco'da o yılın Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid'le karşılaştığımızda aslında biz hariç kimse böyle büyük bir başarıyı beklemiyordu. (özellikle de Kopenhag'daki başarıyı tesadüf! olarak nitelendiren suyun karşı kısmı)Biz alışmıştık imkansızı başarmaya,bir kez daha 'neden olmasın' diye geçiriyorduk içimizden fakat karşımızda R.Carlos'lu Figo'lu Raul'lu kadrosuyla 'Los Galacticos' adını alma yolunda ilerleyen Real Madrid vardı.Yeni transferimiz Jardel bir önceki sezon Porto formasıyla alışmıştı Casillas'ı avlamaya. Hakan Ünsal'ın sayesinde kazandığımız penaltıyı da gole çevirmeyi bildi.İkinci yarıdaysa top yakın mesafeden 'Hugo'nun eline çarptığında hakem bir kez daha aynı penaltı noktasını gösteriyordu,fakat bu kez topun arkasında Raul vardı.O an korkmuştuk,güzel başlayan gecenin tadını kaçırabilirdi bu gol, fakat uzatmalarda sezon içinde de Real'in kabusu olacak Fatih-Jardel ortaklığıyla altın golü bulduğumuzda artık avrupanın en büyüğüydük, 'Avrupanın Kralı'ydık artık.Evet "17 Mayıs-25 Ağustos 2000; Biz daha iyisini yapasaya kadar en iyisi bu." ama sizce de daha iyisini yapmanın artık vakti gelmedi mi?

24 Ağustos 2010 Salı

Ya yetenek sizsiniz; ya da ...



Yeni bir sezon ve yine sıkıntılar,geç kalınmış transferler...Geçen sezon başında önüne geleni dağıtan;ligde 7. haftada Sami Yen'deki Eskişehir maçına kadar 6da 6 yapan takımımızın lig sonundaki yeri kimseyi memnun etmezken bu seneki başlangıç daha da korkutuyor bizleri.
Teknik direktörümüz Rijkaard, Barça'da da oynattığı 4-3-3 sistemini iki sezondur uygulamaya çalışıyor fakat elindeki kadro bu taktiğin uygulanmasını daha doğrusu bu taktikle başarılı sonuçlar alınmasını imkansız kılıyor. Geçen sezon gol sıkıntısı olmayan ideal kadroda orta sahamız M.Sarp-Arda-Elano'dan oluşmaktaydı ve Kewell-Keita-Baros 3lüsüne yeteri kadar pozisyon sağlıyordu bu orta saha.Fakat defans yapmayı sevmeyen forvet 3'lüsüne orta sahadan geriye çok yardım edemeyen Arda ve TSL için defansif olarak biraz yumuşak kalan Elano sayesinde kalemizde de bolca pozisyon
vermekteydik. Son Bursaspor maçındaysa orta sahamız Ayhan-Mustafa-Barış 3'lüsünden kuruluydu. Oyunun ne defansif ne de ofansif yönünü tam anlamıyla beceremeyen bu 3'lü ne ileri uçtakilere gerekli pozisyonları hazırlayabildiler ne de son şampiyon Bursaspor'un hızlı adamlarını durdurabildiler.Bursaspor'un ilk golünde Volkan'ın ceza sahasına orta yapmasına izin veren,girdiği net gol pozisyonunu değerlendiremeyen Mustafa Sarp,topu ayağına her aldığında önce kendisine çalım atan ve dikine oynamayı çok beceremeyen,genelde geri veya yan pas yapan Barış ve artık yaşı gereği mücadele gücünü yavaş yavaş yitiren Ayhan; mücadeleci oyunculardan kurulu bir orta sahada bu 3 futbolcudan herhangi birisi oynasa sırıtmayabilirler; fakat 3'ü aynı anda sahada oldukları zaman Galatasaray orta sahası üretkenlikten uzak,rakip ataklara karşı koyamayan bir yapıya bürünüyor.Bursaspor maçında 70. dakikadan sonra yorulan ve düşen orta sahamız rakibi faullerle durdurmaya çalıştı, skor olarak da geri olmanın verdiği moral bozukluğu yüzünden adeta sahada gezinen 11 futbolcuyu sıkılarak ve üzülerek izledik.Gündemdeki Emana transferi gerçekleşir ve bir de Ledesma benzeri defansif yönü güçlü ve topla da arası iyi olan bir orta sahayı kadromuza katabilirsek (Cana'nın da dönüşüyle) Rijkaard'ın sezon başında basın toplantılarında dile getirdiği sistem değişikliği olabilir; 4-2-3-1 için daha uygun ve nispeten alternatifli bir kadroya sahip oluruz. Nakit sıkıntısı nedeniyle iptal olduğu dedikodusu dolaşan Rosicky-Ledesma transferleri hem tribünleri hem orta sahayı ayağa kaldırabilirdi, artık bize düşen transferin son günlerinde orta sahaya mücadele gücü yüksek ve bölgesine hakim 2 isimin takıma katılmasını beklemek,eğer bu gerçekleşmez ve bütün umutlarımızı Arda-Baros ve Kewell'a bağlarsak ligin sonu yine hüsran olabilir,bu oyuncuların da kötü oynayacakları maçlar veya yaşayacakları sakatlıklar olabilir(Allah korusun,son yıllarda bizim kadar kimse çekmedi bu sakatlıklardan).Umarım 'Duble Adnan'lar geç de olsa nokta atışı yapabilirler.

Shumpert ve Galatasaray CC



Futbolda istediğimiz,beklediğimiz takviyeler bir türlü gerçekleşmezken geçen sezona büyük bir ihmal ve sonrasında cezalar,moral bozukluklarıyla başlayan erkek basketbol takımımız yeni yapılanma sürecinde transferlere tam gaz devam ediyor. Ümit Milli Basketbol Takımımızda oynayan 2 oyuncuyu bu sene için (Melih MAHMUTOĞLU-Sertaç ŞANLI), İlkan KARAMAN'ı da önümüzdeki sezondan itibaren olmak üzere kadrosuna katan Galatasaray CC gençlere örnek olmaları için tecrübeli Ermal KURTOĞLU, Haluk YILDIRIM ve Tutku AÇIK'ı da transfer etmişti.Yabancılarda da genelde genç ve gelecek vaat eden isimlere yönelen takımımız son hamlesini Beşiktaş CT ve Efes Pilsen ile başarılar yakalamış ve Beko Basketbol Ligi'ni iyi tanıyan,ülkemize uyum sorununu atlatmış Preston Shumpert ile gerçekleştirdi.Galatasaray.org'a yaptığı ilk açıklamasında
'Üç yıldır Türkiye’de oynuyorum. Galatasaray Cafe Crown’a karşı da defalarca mücadele ettim. Çok iyi bir takım ve inanılmaz bir taraftara sahip. Takımda efektif bir rol almak istiyorum. Bu, basketbol yaşantım boyunca böyle oldu. Galatasaray taraftarları, takımlarını her zaman takip ediyorlar. Onlarla birlikte arkanızda olağanüstü bir destek hissebilirsiniz.' diyen Shumpert'in transferinin tam isabet olduğunu eski antrenörü Ergin ATAMAN da transfer gerçekleşmeden önce ntvspor.com'da yayınlanan röportajında şöyle dile getirmişti;

"SHUMPERT BİR JOKER"

Preston Shumpert'ın Galatasaray Cafe Crown'a transferi söz konusu. Yıllarca onunla çalışmış biri olarak, Shumpert Galatasaray'a katkı verir mi?
Shumpert bir joker oyuncu. Hem 3 numara hem 4 numara oynayabiliyor. Beşiktaş Cola Turka ve Efes Pilsen'de onun için özel oyunlarımız vardı. Üç numara pozisyonundaki oyuncular onu tutarken, Shumpert'ı pota altına sokuyorduk. Dört numara pozisyonundaki oyuncular onu tutarken, dışarı çıkıp şut atmasını sağlıyorduk. Zaten Türkiye liginde muazzam bir 3'lük yüzdesi ile oynadı. Ama onun da fiziksel dezavantajları var. Savunmada eziliyordu. Ama Shumpert, geçirdiği 2 yıllık Euroleague tecrübesinden sonra, Eurocup ve Türkiye ligi için süper bir oyuncu. Galatasaray Cafe Crown'un bu sene sadece Türkiye'de oynayacağını düşünürsek ve Shumpert'ın Türk olacağını varsayarsak, Fenerbahçe Ülker'in Emir Preldzic'den alacağı verimden fazlasını alır. Benim düşüncem; eğer Shumpert Türk olursa, ligimizde bu sene Fenerbahçe Ülker-Galatasaray Cafe Crown finali olur.





Geçen sezon taraftarın sevgilisi olan Rancik'i de elinde tutarak taraftarını da mutlu eden Galatasaray CC'de işler umarım yeni sezonda Ergin ATAMAN'ın öngördüğü gibi olur ve MAHMUTİ'nin öğrencilerini lig finalinde görebiliriz.

Geri Dönmeyeceksin (!) Diye Söz Ver...


Türk futbolunun altın çocuğuydu oynadığı yıllarda. O'nu Ulusal Futbol Takımı'nın kadrosuna almadığı gerekçesiyle Ersun YANAL antrenörlük görevini bırakmak zorunda bırakıldı. Galatasaray'da ne hocalar ne başkanlar ne forvetler ne 10 numaralar geldi geçti,kimleri eskitti ama o hep kaldı. Bologna'da havada asılı kaldığı zaman biz de yerlerimizden fırlamıştık, Elland Road'da ceza sahası içinde topu sağa çekip kaleyi karşısına aldığı an Ercan TANER 'çerçeveyi gördü, vurdu ve gooooool' diye bağırıyordu. Bugün bile hala Ulusal Futbol Takımı'nda O'nun gibi bir forvet eksikliği olduğu söylenir. Ama O, bu kadar başarıyı bu kadar sevgiyi kendi konuşmalarıyla,kendi hareketleriyle ve Galatasaray ve Ulusal Futbol Takımı'nda kurduğu fetocu gruplarla kendisi yok etti. Disiplinsizliği yüzünden kadro dışı kaldı çıktı teknik direktörü eleştirdi, formsuz olduğu için oynatılmadı küstü, kendi görüşünü paylaşmayanları dışladı.O ve grup arkadaşları (Emre-Okan-H.Ünsal-Arif) takımdaki 'gurbetçi'leri dışladı,takımda gruplaşmaya sebep oldu. Taraftara ve medyaya karşı hep şirin gözükmeye çalıştı ama sorunların kaynağı genelde O'ydu. Takımdan gönderilince de mevcut yönetime cephe aldı; geçen sene eleştirdiği Haldun ÜSTÜNEL'i sırf yönetimle yolları ayrıldı diye,yönetimi yıpratmak için bu sene çıktı savundu,korudu. Şimdi de çıkmış 'Ben Galatasaray'ın başkanı olsam' gibi önermeler kullanıyor; istemez Hakan...
İstemez; kalsın...
İşi spor yorumculuğu değilmiş gibi bir de yaklaşan referandum hakkında görüşlerini söylüyor, senden ve senin arkadaşlarından kurtulduğumuz için ne kadar mutluyum bilemezsin.
O yüzden;
Sana da Hayır;
Savunduklarına da Hayır...

Bu konu hakknda Mustafa MUTLU'nun 23 Ağustos tarihinde Vatan Gazetesindeki köşe yazısı da şöyledir;

Akıllı ve mantıklı insan Hakan Şükür, kararını verdi: Evet!

Bir zamanlar Galatasaray‘da ve milli takımda oynayan...
Fethullah Gülen’e duyduğu hayranlığı her fırsatta dile getirerek, dini yeşil sahalara taşıyan...

AKP’nin önde gelen isimleriyle oldukça yakın ilişkiler kuran...

Sırf bu özelliği sayesinde de bol sıfırlı maaşla TRT’de futbol yorumculuğu yapan Hakan Şükür hazretleri buyurmuş:
“12 Eylül’deki referandumda yeni Anayasa’ya ‘Evet’ diyeceğim.”

Sonra da eklemiş:

“Ben incelemeyi araştırmayı seven, akıllı, mantıklı bir insanım. Ülkemizin geleceği için referandumda ‘Evet’ diyeceğim.”

Şükür, “Evet” oyu vermesinde geçmişte Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) sorgulanmasının ve bu deneyimi yaşamasının çok etkili olduğuna dikkat çekmiş...

Bu açıklamayı okuyunca “akılsız ve mantıksız bir insan” olarak nasıl sevindim bilemezsiniz!

Çünkü...

Akıllı ve mantıklı biri bu işe kafa yoruyor...
Kafa yormakla kalmıyor, bir de inceleme ve araştırma yapıyor...

Ardından da “Evet” demeye karar veriyor!

Üstelik bu kararını topluma da açıklayarak, benim gibi akılsız, mantıksız, araştırmayı ve incelemeyi sevmeyen, üstelik DGM görmemiş insanlara yol gösteriyor!


Şimdi; bazı münafıklar diyecek ki, “Eğer Fethullah Gülen, ABD’den açıklama yapıp, referandumda ölülere bile ‘Evet’ verdirmenin gereğinden söz etmeseydi, acaba akıllı ve mantıklı bir insan olan Hakan Şükür, yine de bu inceleme ve araştırmasının sonucunu bu kadar net bir şekilde kamuoyuyla paylaşabilir miydi?”

Siz onlara aldırmayın...

Madem DGM’de ifade veren biri olarak Hakan Şükür, referandumda ‘Evet’ vereceğini açkılıyor, iş bitmiştir...


Siz siz olun; sakın, “Aslında o DGM’ler kalkmadı, sadece adları değiştirildi... Şimdi de binlerce insan, aynı yetkilerle görev yapmaya devam eden o mahkemelerin verdiği kararlar uyarınca içeride yatıyor... Haklarındaki tutukluluk kararı bir türlü hükme dönüşmüyor... Tutukluluk, bir anlamda cezalandırma yöntemi olarak muhalifleri etkisizleştirmekte kullanılıyor” demeyin...

Derseniz, Ergenekoncu olursunuz...

Bunun yerine, Hakan Şükür gibi eski DGM’leri eleştirin!
Hem niye diyeceksiniz ki?

Araştırmacı ve incelemeci, aynı zamanda akıllı ve mantıklı bir insan olan Hakan Şükür ne diyorsa doğrusu odur!
Ondan daha mı iyi bileceksiniz ki; bir de ukalalık yapmaya kalkışıyorsunuz...

Bakın birlikte bir kafa topuna çıktığınızda böğrünüze öyle bir dirsek koyar ki; ne olduğunuzu anlayamazsınız!
Kızdırmayın Hakan Şükür’ü...

O “Evet”, diyorsa “Evet”tir...

“Evet” demeyen de “akılsız, mantıksız” hatta dinsiz bir insandır!


Bu arada...

Referandumda halkın kullanacağı oyu etkilemeye yönelik bu açıklamasıyla iktidar partisine hizmette sınır tanımayan Hakan kardeşimizi artık TRT’de spor yorumculuğu falan kesmez...

Kendisini en kısa zamanda AKP Sakarya Milletvekili ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı...

Ya da en azından TRT Genel Müdürü olarak görmek isteriz!


Doğru söze ne denir.Eline sağlık M.MUTLU